Tarihi Su Kemerleri Esenler Roma Mazul Kemer
Su kemerleri, tarihte Asurlulardan (M.Ö. 490) günümüze binlerce yıldır insanların temel ihtiyacı olan suyu isale etmek için inşa edilmişlerdir. Su mimarisinde, arazi üzerinde farklı tekniklerde sıkça başvurulmuş bir su köprüsü çözüm yoludur. Su kemerleri, iki yüksek arazi arasındaki alçak seviyede kalan vadi, akarsu gibi engellerden suyu aşırmak amacıyla eşit yükseklikteki iki tepe noktasını birbirine bağlayan, payeler ve kemerler üzerinde yükseltilmiş köprü olup üzerindeki su kanallarından akıtılan suyun serbest biçimde akışını sağlamak için çok hassas bir yükseklik ve eğim hesaplaması gerektiren mimarlık ve mühendislik eserlerindendir.
Kemerler, arazinin durumuna göre genellikle kilden yapılma künklerle toprağın altından, bazan da kayalık arazilerden kayaların üzerine oyulan hendek şeklindeki kanallar vasıtasıyla taşınan su, mevcut arazinin taşı, kesme taş ve tuğla inşaat malzemesinden ve Horasan harcı kullanılarak inşa edilen kemerli su yolları yardımıyla istenilen yere ulaştırılıyordu.
İstanbul, Esenler İlçesi sınırları içerisinde iki su kemeri mevcuttur. Eski Atışalanı Köyü, Kemer Mahallesinde olan Avasköy Kemeri ve günümüzde Esenler, Oruçreis Mahallesi, askeri alan TSK 66. Mekanize Tugay Komutanlığı sınırları içerisinde olan Mazul Kemerdir.
Mahmutbey’den doğan, Mazul Kemer’den geçtikten sonra, ilk önce Atışalanı’ndaki Beylik kubbelerine (Avasköy Sebili), gelen sonra Atışalanı Avasköy Kemerine ulaşan Beylik Suyu, Ali Paşa Kemerini aştıktan sonra Taşlıtarla (Gaziosmanpaşa) Kubbesine, daha sonra ise Edirnekapı’ya ulaşıyordu.
Kemerin ismi, Arapça bir kelime olan Ma’zül, “görevden uzaklaştırılmış, azledilmiş” anlamına gelmektedir. Eski belgelerin bazılarında “Mazlum Kemer” olarak da adı geçmektedir. Halkalı suyolu sisteminin ilk su kemeridir. Halen Askerî bölge içerisinde bulunan bu kemere “Kemerkeçe” de denilmektedir.
Esenler'de Roma dönemine ait önemli su yapısı olan tarihi Mazul Kemere ait tarihi vesika olarak, Osmanlı döneminde hazırlanmış Süleymaniye Suları ile ilgili bir çalışmadaki çizimde adı ve konumu görülmektedir. Kemere ait Bizans veya Osmanlı dönemine ait herhangi bir kitabe mevcut değildir. Avasköy Su Kemerinde olduğu gibi Ma’zülkemer ile ilgili de ilk kapsamlı çalışmayı yine Kazım Çeçen yapmıştır.
Mâzul (Mazlûm) Kemeri, Halkalı suları, su yolları üzerinde bulunan Mahmutbey ile Esenler Atışalanı arasındaki bir vadi üzerindedir. İlk inşaası Roma, Erken Bizans devrinden günümüze geldiği görüşü hakimdir. Halkalı Sularını şehre taşıyan Mahmutbey ile Atışalanı arasında geçişi sağlayan su kemeridir. Konum itibariyle F21C18D1a pafta ve eski 549 parselin ifrazından oluşan 2162 parselde bulunuyor. Askerî bölge içerisinde kaldığından korunmuş, fazla tahribata uğramadan bu güne kadar ayakta kalabilmiştir. Günümüzde TEM yolundan Edirne yönüne devam ederken İSTOÇ’a gelmeden evvel geçilen viyadükte, Oto Center'ın galericilerin karşısında, sağda görülmektedir.
Hem Doğu Romanın başkenti, hem de Osmanlı İmparatorluğunun başşehri, payitahtı olan istanbul'da Geç Roma-Erken Hıristiyanlık dönemlerinde yaptırılan en önemli su kemeri olan Bozdoğan Kemeri'nin aslı imparator Hadrianus devrine ait (117-138) bir su yolunun önemli bir parçası olduğu ve Büyük Konstantinos zamanmda onarılarak Trakya'dan getirilen bir su şebekesine bağlandığı kabul edilir. Bu kemer Osmanlı devrinde çeşitli onarımlardan sonra Halkalı su yollarının bir parçası olarak kullanılmıştır.
Osmanlı Devleti Fatih Sultan Mehmet (II. Mehmet), 1453'te Konstantinopolis'in fethinden kısa bir süre sonra su kemeri sistemi üzerinde çalışma yapılmasını emretti. Görünüşe göre Bizans su kemerlerinin kalıntıları, su sistemlerini yeniden inşa etmeye başladığında hala belirgindi, bu da ne kadarının restore edildiği veya yeniden inşa edildiği belirsizliğini koruyor. Beylik su sistemiyle beslenen ve anıtsal bir su kemeri olan Mazulkemer'i de içeren Halkalı suları sistemiyle ilgili çalışmaları içeriyordu. Çoğunlukla Roma veya Bizans dönemlerine tarihlendirilse de, son araştırmalar Mazülkemer'in muhtemelen II. Mehmet dönemine tarihlendiğini ileri sürüyor. Halkalı sisteminin de kullanıldığı Süleymaniye sistemi, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Süleymaniye Camisi'nin ihtiyacını karşılamak üzere ilaveler yapılmıştır. Bu sistem günde 1000 metreküp su sağlayabilmektedir. Beylik sistemi sadece Mazulkemer'i kullanırken Süleymaniye sistemi Avasköy ve Ali Paşa su kemerlerinin üzerinden de geçiyordu. Sultan II. Mustafa (1695-1703), Bozdoğan Kemeri'ni de restore ederken, halefi III. Ahmed (1703-1730) Halkalı su hatlarını da onardı.
Fiziki özellikleri bakımından Uzuncaova Çayı üzerinde olan Mazulkemer iki katlıdır. İnşaa malzemesi olarak; kireç taşından yapılmış olup, üst katta 13, alt katta 7 olmak üzere iki sıra kemerlidir. Bu kemerlerden bazıları hayli hasar görmüş olup, diğerleri çeşitli aşamalarda değişiklik göstermektedir. Su kemerinde ayrıca üç seviyeli pişmiş toprak boru kalıntıları da bulunmuştur. Kalker taşı bloklarından iki sıra kemerli olarak inşa edilen Mazul Kemerin uzunluğu yaklaşık 111 metredir.
Mazul Kemer ile ilgili incelediğimiz kaynaklarda ve Esenler Tarihi kitabında şu ayrıntılara yer verilmiştir: Kemerin üst kotu denizden yaklaşık 80 metre yüksekliktedir. Davud Ağa’nın yaptığı 1584 tarihli haritada; Fatih Sultan Mehmed zamanından beri Topkapı Sarayı’nın suyunun bu kemer üzerinden aktarıldığı kaydedilmiştir. İstanbul’un 1453 yılında fethinden sonra Roma- Bizans devri suyolları tamir edilip genişletilerek şehre su getirilirken; Fatih’in bu amaçla Ma’zulkemer’i sutaşıma yolu olarak kullandığı, daha sonra I. Mahmud zamanında eklemeler ve tadilatlarla bu kemerin sağlamlaştırılıp, buradan şehre taşınan suyun da Beylik Suyu haline dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır. 1555 yılında hizmete giren Süleymaniye Suyollarının künkleri de bu kemer üzerinden geçirilmiştir. Kemerin rölövesi ilk kez Kazım Çeçen tarafından yapılmıştır. Bu çalışmada da kemerin ancak ana boyutları verilmektedir.
Nitekim kemerin birinci katının üzerine çıkılamadığı için duvar kalınlıkları ile gözlerin açıklıkları ölçülmüş, uzaktan fotoğraflar çekilerek büyütülmüş, ölçülemeyen boyutlar kıyas yapılarak kaydedilmiştir. Dolayısıyla Çeçen’in ifade ettiği üzere meydana gelebilecek hatalar 10 cm civarındadır. Bu çalışmada tabanda ve erişilebilen yerlerdeki duvar kalınlıklarının hepsi ayrıntılı bir şekilde ölçülmüştür.
Araştırmaya göre suyun kemere giriş yeri Uzuncaova Deresi’nin sağ sahilinde idi. 13 gözlü kemerin göz açıklıkları 1991 yılında birinci gözden itibaren 2,08m, 2,90m, 4,30m, 4,35m, 4,35m,
4,45m, 4,35m, 5,80m, 6,65m, 5,80m, 4,35m, 3,90m, 3,35m olarak ölçülmüştü. 9, 10, 11, 12 ve 13. gözlerin içerisine sonradan ayaklar örülerek açıklıkları daraltılmış, yeni kemerler bu ayaklara oturtulmuştur. Bu ayakların kalınlıkları da muhteliftir. 1’den 8’e kadar olan üst gözlerde darlaştırma yapılmamış, tepesi orijinal kemerden daha aşağıda olan yeni kemerler ise örülmüştür.
Bütün bu değişikliklerin sebebini Kazım Çeçen, fetihten sonra yapılan düzenlemelerle açıklamaktadır. Nitekim bu tarihten sonra kemerden su geçirilmek istenmiş ve yeniden bulunan memba suları künklerle kemerin başına getirilince künklerin seviyesi, su gözlerin kemerlerinin tepesinden 1 m kadar daha aşağıda kalmıştır. Bu kemerlerin mansap tarafındaki bölümünün tepesini yıkmamak için 1.’den 8.’ye kadar gözlerde üstü orijinal kemerlerden 1 metre kadar alçakta olan yeni kemerler mevcut ayaklar üzerine, 9.’dan 13.’ye kadarki gözlerde ise yeni ayaklar yapılarak açıklık daraltılmış ve kemerler bu ayaklar üzerine oturtulmuştur. Darlaştırmaların duvar kalınlıkları 1,70m civarındadır ve bu kalınlık her kemerde değişiktir. Sonradan
yapılan bu darlaştırmalarda kemerler taş ve tuğla, bazen da moloz taşlar kullanılmak suretiyle inşa edilmiş, mansap tarafları kuzey cepheye göre daha düzgün örülmüştür. Sonradan yapılan kemerler arasında yalnız 6. kemerde kesme taşlar kullanılmıştır. 1 ile 4. kemerler zamanla yıkılmış bunların ayaklar üzerine oturdukları yerlerin izleri kalmıştır.
Elimizdeki ilk ve en önemli çalışma olan Kazım Çeçen’in eserinde 1991 yılında Ma’zulkemer üzerinden değişik seviyelerde geçen üç künkün kalıntılarının açıkça görüldüğünü söylemektedir.
Ona göre bunlardan ikisinin Beylik (Fatih) ve Süleymaniye Suyollarına ait olduğu kesin olup, üçüncüsünün ise bir kaymaya ait olabileceği ihtimali vardır. Her üç künkte kemerin mansap
cephesine çok yakın geçirilmiştir. Çeçen’e göre, Geç Roma devrinde Ma’zülkemer’in memba tarafına yakın bir bölgede üstten eni 0,86 m olan bir galerinin geçirildiği, sol sahilde çıkış
yerinde açıkça gözlenmektedir. Çeçen’in tahminine göre Geç Roma devrinde yalnız bu galeriden su geçirilmiştir. Osmanlı devrinde tadilata uğradığı düşünülen mansap tarafında da tadilattan
önce Roma devrinde ikinci bir galerinin mevcut olup olmadığı anlaşılamamıştır. Yine yapıda Fatih Sultan Mehmed zamanında yapılan değişikliklerin; eski yapının çok kısa bir sürede gerçekleştirilen yapı ayrıntılı yapı analizinin yapılması ile gerçekleştiği görülmektedir. Ayrıca 1557’de tamamlanan Süleymaniye Suyolları künklerinin de yine aynı seviyelere yakın
orijinal kemerlerin tepe noktalarından daha aşağıda geçirilmiş olması tadilatın daha evvel yani Sultan Fatih devrinde icra edildiğini göstermektedir.
Künklerin kemer üzerinden geçtikten sonra güneye yöneldiği görülür. Aynı bölgelerde görülen basık galerilerin Geç Roma Devrinden kaldığı tahmin edilmekte ise de bunların maslak
olma ihtimali daha fazladır. Kesin hüküm vermek için kazı yapılması şarttır. Elimizde bulunan eski haritalardan isale hatlarının kemere giriş ve çıkışlarının şekillerini ve sonradan yapılan tabakaları görmek mümkündür. Çeçen’in yaptığı araştırmalara göre Ma’zülkemer blok şeklinde çok sert kalker taşları ile inşa edilmiştir. Örgü tabakaları 30-50 cm arasında değişmektedir. Üzengi taşları kemer içerisine doğru çıkıntı teşkil eder. Dış cepheden 5 cm içeride örülen kemer taşları gayet düzenli işlenmiştir. 8.,9. ve 10. kemer lerlerin temelleri sonradan yapılan takviyelerle, oyulmalara karşı korunmuştur. Takviyeler kademelidir ve talveg’den 1,10 m yüksektedir. Ma’zülkemer’in alt gözlerinin duvar kalınlıları orta kemerlerde yukarı doğru gözle zor fark edilecek şekilde incelmektedir. Her iki baştaki yamaçlar üzerindeki kemerlerin duvar kalınlıları sabittir. Duvar kalınlıları 3. ayakta 4,03 m., 4. ayakta 4,20 m., 5. ayakta 4,30 m., 6. ayakta 4,46 m., 7. ayakta 4,61 m., 8. ayakta 4,65 m.’dir. Üst gözlerin ayakları da 3,95 m. ile 4,10m. arasında değişmektedir. Orta ayakların kalınlıkları
ölçülememiştir. Üst ayakların altındaki kornişte, mansapta yani güney cephesinde 24 cm., kuzey cephesinde ise 28 cm’lik bir kademe yapılarak üst ayaklar düşey cepheli ve daha ince
örülmüştür. İncelemenin yapıldığı tarihlerde Ma’zülkemer’in üst bölümü çok harap olmuş birçok yerinin taşları dökülmüştür. Ancak Roma galerisinin üstünü örten taşlar henüz durmaktadır.
Osmanlılar tarafından yapılan tadilat Roma devrindekilere göre daha fazla yıkılmıştır. Kemerin kuzey cephesi yan memba tarafı hava şartlarında etkilenmiş taşları düşmüştür. Kuzey cephesinin yamaçlardaki bölgenin kesme taşları ise tamamen düşmüş veya sökülmüştür. Gözlerin kemer taşlarının kemer yarıçapı yönündeki boyutu 48 cm olup 5 cm kadar cepheden içeridedir. Kemerin üzerinden geçen her üç künkün de iç çapları 21 cm’dir. İki tanesi güney cephesine çok yakındır. Ma’zülkemer ile Bozdoğan kemerinin üst kotları arasında yaklaşık 20 m fark vardır. Buna göre künklerin eğimi 1/1000 civarındadır.
Ma’zülkemerin inşa tarihi hakkındaki bilgilerimiz çok eksiktir. Olof Knut Dalman, Ma’zülmeker’in Konstantin V. Kopronymus tarafından tamir edildiğini yazmakta; Semavi Eyice ise bu hususun
ispatlanmadığını, ancak kemerin yapı tekniği tarafından Geç Roma devrine ait olması gerektiğini belki IV. yüzyılda yapıldığı kanaatinde olduğunu açıklamaktadır.
Dalman, Ma’zülkemer’in üst gözlerinin sayısını 11, alt gözlerinin 5 olduğunu yazmakta ise de üst gözler 13 ve yıkılan 2 alt göz de hesaba katılırsa alt gözler 7 tanedir. Çeçen’in yaptığı ölçmelere göre Ma’zülkemerin boyu 110 metredir. Gerçi kemerin nereden başlayıp nerede bittiğini hassas bir şekilde tespit etmek oldukça zordur. Zira zamanla yamaçlar toprakla dolmuş bazı
yerler ise yağmurlarla aşınmıştır. Sağ yamaçta toprak içerisindeki üç künkün kalıntıları da görülmektedir. Kemerin üzerinden geçmek tehlikelidir. Mevcut basık galerinin, Bozdoğan Kemeri
(Valens) üzerinde tespit ettiğimiz galeri ile ilgisi olması ihtimali vardır. Ma’zülkemer’den geçen Süleymaniye ve Beylik Sularına ait künkler Bozdoğan Kemeri üzerinde de aynı boyutta künkler olarak görülmektedir. Ma’zülkemerin 368 yılında yapılan Bozdoğan Kemeri ile aynı tarihler de yapılıp yapılmadığı araştırmacıların tam olarak cevaplayamadığı bir sorudur. Ancak yapının, İstanbul’un en eski yapılarından birisi olma ihtimali büyüktür. 2007 yılında İSKİ tarafından restitüsyon ve restorasyon projesi hazırlanmış olan yapının, üst tabakasının tamamen yok olduğu bu yüzden tüm suyu bünyesine alarak daha da tahrip olduğu söylenmiştir. Yine kemerin kuzeye bakan cephesinin güneye göre çok daha fazla hasara uğradığı, yüzeydeki taşlarda bozulmaların olduğu yosunlanma ve bilhassa yamaçlardaki kemerlerde derin yüzey kayıplarının tespit edildiği bildirilmiştir. Aynı rapora göre Roma devrinde yapılan 1 no’lu açıklığın kemeri tamamen yok olmuştur. Yine 3 ile 5 no’lu açıklıkların alt seviyedeki kemerleri de üzengi seviyesindeki izler dışında tamamen yok olmuştur. 4 numaralı açıklıktaki alt seviye kemeri kısmen yıkılmıştır.
Bu rapora göre Osmanlı devri eklerinden 9, 10 ve 12 numaralı açıklıklardaki üst seviye kemerlerinde bozulmalar söz konusudur. 11 no’lu açıklığın kemeri, ayaklar üzerinde yükseltilen dar
kemerle, içeriden bir kez daha takviye edilmiştir. 2007 yılındaki bu çalışmada Üst seviyedeki kemer içlerindeki ikinci kemerde taş ve tuğlalarda bozulmalar, yüzey kayıpları ve ders boşalmaları vardır. Alt ve üst seviye arasındaki ve kemer başlarındaki silmeler çoğunlukla zarar görmüş ya da kırılmıştır. İki sıra kemer olan açıklılarda üst kemer zeminleri oldukça zarar görmüştür; bu kısımlarda taşlar dökülmüştür ve yoğun bir bitki oluşumu vardır. Alt kemer taşlarının da döküldüğü noktalar vardır. Bu tarihte Osmanlı devri künklerinin kırılmış ve yer yer yok olduğu müşahede edilmiştir.
Günümüzde, Şubat 2024 tarihi itibariyle yerinde gidip, askeri alanda olması nedeniyle uzaktan da olsa görme imkanı bulduğumuz Mazul kemerin, üzerinde bulunduğu dere yatağından kirli atık suların aktığı görülmüştür. Kemer yapısı itibariyle fiziki olarak yer yer yıkılmış, bilhassa üst kısmında önemli ciddi hasarlar oluştuğu gözlemlenmiştir.
Teşekkür: Bu makaleyi hazırlarken tarafımıza göstermiş oldukları değerli katkıları ve kaynak eser temininde yardımlarından dolayı Esenler Belediyesi, Başkan Yardımcısı Sn. Hasan Taşçı Hocamızın kıymetli ekibi, Kültür İşleri Müdürü Sn. Hüseyin Cerrahoğlu başta olmak üzere, Adnan Büyükdeniz Dijital Kütüphanesi Sorumlusu Yasemin Polat hanıma ve bütün çalışanlarına şükranlarımı sunarım. Esenler Belediyesinin değerli kütüphane ve diğer kültür hizmetlerinden dolayı Belediye Başkanımız Sn. M. Tevfik Göksu'ya hassaten çok teşekkür ederim.
Esenler Belesiyesi Esenler Tarihi
Kâzım Çeçen'den Roma'nın En Uzun Su Temin Hattı
Kâzım Çeçen'den Sinan'ın İstanbul Su Temin Sistemi
Beytullah YILDIRIM Esenler Araştırmaları
Bildlexikon zur Topographie İstanbuls: Byzantion, Konstantinupolis, İstanbul
Cyril Mango'nun "Konstantinopolis'in Su Temini"
Richard Bayliss ve James Crow'un yazdığı “Konstantinopolis'in Su Temini 2001-2002”
İslam Ansiklopedisi Mazul Kemer
Ahmet Tabakoğlu - Osmanlı İstanbulunun Su Tarihi
Semavi Eyice, İstanbul (Tarihî Eserler)
Wikipedi https://tr.wikipedia.org/wiki/Mazul_Kemeri
Thebyzantinelegacy https://www.thebyzantinelegacy.com
Şükrü Sönmezer ve diğerleri - İstanbuldaki Osmanlı Dönemi SuyoluYapıları
Kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…
Beytullah YILDIRIM Esenler Araştırmaları
Yerel Tarihçi Araştırmacı Yazar
esenlerarastirmalari@gmail.com
İstanbul / Esenler 10.02.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder