Esenler ve
Şeyhülislam Ebussuud Efendi (1490 – 1574)
İstanbul Esenler Tarihi biyografi İnceleme / Esenler Araştırmaları
Osmanlı
Devleti dönemi meşhur Şeyhülislamlardan olan, verdiği fetvaları ile hatırlanan
Ebussuud Efendi hakkında bazı kaynaklarda, günümüz Esenler İlçe sınırları
içerisinde olan Metris semti, vaktiyle Osmanlıdaki ismiyle Meteris
(Metris-Müderris) Köyünde doğduğu kaydedilmektedir. Esenlerdeki bu köy Fatih
Sûltân Mehmed’in Hocası olan ve ömrünün sonuna doğru Semerkand’a giderek
Ubeydullah Ahrâr Hazretlerine intisap eden müderris Alaaddin Tûsi’ye verildiği
için müderris köyü olarak isimlendirilmişti. Ebûssuûd Efendi’nin babası Şeyh
Yavsî de bir müddet burada ikamet etmişti.
İsmi
ve Künyesi
Ebussuud
Efendinin künyesi ve tam adı Muhammed b. Muhammed b. Mustafa el-İskilibî
el-İmâdî olan Şeyhülislamın doğum tarihi Hicri: 27 Safer 897 / Miladi: 30
Aralık 1490 Senesidir. Lakabı, nisbesi ise el-İskilîbî, el-İmâdî olarak
bilinmekle birlikte Ebussuûd el-İmâdî ismiyle meşhur olmuş, Hoca Çelebi ismiyle
de tanınmıştır.
Doğum Yeri Esenler mi?
Ebussuûd Efendi’nin doğum yeri hakkında ilgili
kaynaklarda farklı bilgiler vardır. Kaynakların ekseriyeti günümüzde Çorum
iline bağlı bulunan İskilip ilçesinde doğduğu yazmaktadır. Ebussuud'un
kendisine ait bir vakfiyede doğum yerinin İskilip, İmadi (İmadlı) olduğunu
beyan ettiği vesikayla sabit olduğu görülüyor. Fakat bazı kaynaklarda ise
İstanbul Esenler İlçesinde Atışalanı Avasköy Karakemer su kemeri civarındaki
Metris köyünde doğduğu kaydedilmiştir.
Yaşadığı
DevirŞeyhülislam
Ebussuud Efendi yaşadığı Osmanı devleti dönemin en önemli Müslüman, Ehl-i
Sünnet, Sünni, İslam âlim ve hukukçularından birisi olarak tanınmıştır. 16.
Yüzyılda, dönemin Osmanlı Padişahlşarından Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan
Süleyman ve II. Selim devirlerinde vazife yapmıştı.Ailesi
ve Nesebi Mehmed
Ebussuûd El- İmadi, âlimler yetiştiren bir aileye mensuptu. Mutasavvıf
Muhyiddin Mehmedin oğludur. Ebûssuûd Efendi’nin dedesi Mustafa İmadüddin
Semerkand’dan gelip İskilip’e yerleşmiştir. Babası Şeyh Yavsî, şehzâdelik
yıllarını Amasya’da geçiren II. Bâyezid’in Hocası idi. 1480 senesinde Şehzâde
Bâyezid’e bir yıl sonra tahta geçeceği müjdesini vermiştir. Babası, Sultan II.
Bayezid ile olan hususi yakınlığından dolayı “hünkâr şeyhi” diye tanınan Şeyh
Yavsi Muhyiddin Muhammed el-İskilîbî’dir. Şehzâde
Bâyezid 1481 yılında babası Fatih Sûltân Mehmed’in yerine tahta geçince Hocası
Şeyh Yavsî’yi de İstanbul’a dâvet eder. Ebûssuûd Muhammed Efendi de İstanbul’da
Ali Kuşçu’nun torunu olarak dünyaya gelir. Annesi
Sultan Hatun’dur. Anne tarafından dedesi ise ünlü Türk astronom, matematikçi ve
dil bilimci Ali Kuşçu ( D. 805 / 1403 – V. 879 / 1474) olduğu nakledilir.
Ebûssuûd Muhammed Efendi’nin; Abdülfettah, Mehmed ve Nasrullah adında üç erkek
ve iki de kız kardeşi olup hepsi altı kardeşlerdir. Kardeşi
Nasrullah, İskilip’e dönerek irşada devam eden ve orada medfun bulunan
babasının vefâtından sonra halifesi olarak irşad görevine vefât ettiği 1566
yılına kadar İstanbul’da devam etmiş ve defnedildiği Eyüpsultan’daki kabrinde
kendisinden sekiz sene sonra dünyasını değiştirecek olan Ebûssuûd Efendiye
komşuluk yapmak için beklemeye başlamıştır.
Diğer
kardeşi Mehmed Efendi halvetî halifesi olarak Üsküdar Vâlide Atik Camiinde uzun
yıllar vaaz ve irşad ifa ettikten sonra vefât etmiş ve bu caminin haziresine
mihrabının önüne defnedilmiştir. Rûkiye
adlı kız kardeşi; Bakü’ye giderek 12 sene yanında kaldığı Yahya Şirvânî
Hazretlerinden icâzet alan Niğde, Ortaköy’lü Halvetî Şeyhi Habib Karamâni ile
evlenerek Amasya’ya taşınmış, diğer kız kardeşi de babasının halifelerinden
Müeyyedzâde Abdurrahim ile evlenmiş, Ali Çelebi adında bir oğlu olmuştur. Şeyhülislâm
Ebussuûd Efendi, Müeyyedzâde’nin kızı Zeynep Hatunla evlenmiştir. Ahmed,
Mehmed, Mustafa adlarında üç oğlu ile Hatice, Halime ve Kerime adlarında üç
kızı sülbünden altı evladı olmuştur. Ebussuûd
Efendi‘nin oğullarından Ahmed Efendi Şehzade Medresesi’nde müderris iken yirmi
altı yaşında vefat etmiş, daha sonra babasının gömüldüğü hazireye
defnedilmiştir. Diğer oğullarından Mehmed Çelebi, Halep kadılığına kadar
yükselmiş, Mustafa Çelebi de Anadolu ve Rumeli kazaskerliği yapmıştır. Günümüze
kadar nesli gelen Ebûssuûd Efendi’nin büyükdedesinin Uluğ Bey’in doğancıbaşısı
olması ve annesinin Ali Kuşçu’nun kızı olması nedeniyle Kuşçuoğlu ve Kuşçulu
soyadlarını taşıyan çok sayıda insan Düzce ve Bursa yoğun olmak üzere birkaç
vilayette yaşamaktadırlar. Tahsil
HayatıEbussuûd
Efendi, çocukluk ve gençlik yıllarından itibaren babasından zahirî ve bâtını
ilimleri tahsil etmişti. Babasından, Cürcanî’ye ait Tecrîd haşiyesini,
el-Miftah şerhini ve el-Mevâkıf şerhini okumuştur. Miftâhü’l-Ulûm adlı meşhur
eserin metnini ezberlemiştir. Ebüssuûd
Efendi o dönem Osmanlı medreselerinde okutulan bütün dersleri, amcası ve
kayınpederi Ali Kuşçu’dan hadis icâzeti de alan babası Şeyh Yasvî’den tahsil
etmiştir. Ayrıca babasından tasavvuf dersleri de alarak seyrüsülûğunu
tamamlamıştır.Babası,
vefat edinceye kadar onun yetişmesi için gayret gösterip, ders vererek eğitip,
terbiye etmiş ve icazet vermiştir. Babasının
vefatından sonra, dönemin meşhur Osmanlı âlimlerinden Müeyyedzâde Abdürrahmân
Efendi’den, tefsir ve hadis ilimlerini tahsil etmiştir. Aynı zamanda
kayınbabası olan Mevlânâ Seyyidî Karamânî’den ve meşhur Osmanlı âlimi
Müftiyyü’s-Sakaleyn İbn-i Kemâl Paşa’dan da dersler almıştır.Anadolu
Sadrı Seyyidî Efendi, Karamânî ve İbn Kemal’den dersler alarak eğitimini
tamamlamıştır. Mesleki
Kariyeri Ebussuûd
Efendi, tahsil hayatını tamamladıktan sonra memuriyet hayatına atılmış, kısa
zamanda en yüksek ilmî payelere ulaşmıştır.MüderrisliğiÖmrünü
ilme adayan Ebussuûd Efendi, sahip olduğu bilgi hazinesini yetiştirdiği
öğrencilerine aktarmıştır. Hoca Çelebi,
İlk olarak Yavuz Sultan Selim zamanında 1516 yılında yirmi altı yaşında
Çankırı Medresesi’ne müderris olarak atandı ancak bu vazifeye gitmedi. Ardından
1520 yılında İnegöl İshak Paşa Medresesi’ne tayin edildi ve burada görev
yapmaya başladı. Burada
dört sene süren görev süresi neticesinde Davud Paşa Medresesi’nde
görevlendirildi. Vezir
Mustafa Paşa tarafından 1525 senesinde, Gebze’de inşa ettirdiği medreseye tayin
edildi.Bir
yıl sonra ertesi sene Bursa Sultâniye Medresesi’ne görevlendirilen Ebussuûd
Efendi, İstanbul
Fatihteki Medâris-i Semâniye’den Müftü Medresesi’ne 1528 yılında sahn-ı seman
medreselerinin müderrisliklerine getirildi. Burada beş sene vazife yaptı. TalebeleriOsmanlı
Sultanlarından II. Selim, Üçüncü Murad ve Üçüncü Mehmed’in döneminde yetişen
ilim adamlarının çoğu Ebussuûd Efendi’nin talebeleridir. İkinci İmâm-ı Âzâm
dedikleri Ebûssuûd Efendi’nin en büyük hayır eserleri ise yetiştirdiği binlerce
talebesi olmuştur. Bunlardan en bilinenlerinden bazıları şunlardır: Ma’lûl-zâde
Seyyid Mehmed, Hoca Sa’deddin, Bostan-zâde Mehmed Sun’ullah Efendi, Bostan-zâde
Mustafa, Meşhur Şâir Bâki Efendi, Hâce-i Sûltân Ataullah Efendi, Kınalı-zâde
Hasan ve Ali Cemâlî Efendi’nin oğlu Fudayl Efendi’dir. Kadılığı
ve KazaskerliğiMedrese
Müderrisliğinin ardınadan, önce 1532'de Bursa kadısı, daha sonrada 1533'te
İstanbul kadısı oldu. Ardından Kanuni’nin İtalya Korfu Seferi esnasında 1537'de
Rumeli kazaskerliğine yükseldi. Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın 1537
yazında Korfu adasına yaptığı kuşatma sırasında Rumeli Kazaskeri Muhyiddin
Efendi ve Anadolu Kazaskeri Kadri Efendi’nin maktul İbrahim Paşa’dan söz
etmeleri üzerine ikisini görevden azleden padişah, 1537 yılında Ebusuûd Efendi,
Rumeli Kazaskerliğine getirildi. Hemen sefere katılan Ebussuûd, Kara Boğdan,
Budin, Estergon seferlerinde padişahla beraber bulundu, Budin’in fethine
müteakip ilk Cuma namazına imam olarak kıldırdı. Sekiz sene bu görevi başarı
ile ifâ etti. Şeyhülislam
OluşuDevlet
kademelerindeki yükselişine devam eden Ebûssuûd Efendi sekiz yıl Rumeli
Kazaskeri olarak görev yaptıktan sonra meşhûr Molla Fenârî’nin torunlarından
Muhyiddin Fenârîzâde’nin Efendi’nin yerine Miladi 1545 senesinde nihayet
Şeyhülislâmlık görevine atandı.Osmanlı
devletinin on üçüncü Şeyhülislamı oldu. Bu görevi 1574 yılına kadar, Kânûnî ile
oğlu II. Selim döneminde 28 yıl 11 ay süren görevi vefâtına kadar devam etti.
yaklaşık otuz sene şeyhülislamlık yaparak en uzun şeyhülislamlık yapan kişi
unvanını almıştır. Ebussuûd
Efendi, kazaskerlik ve şeyhülislamlığı döneminde özellikle ilmî rütbe, mevki ve
kademeleri sistematik bir düzene sokmaya çalışmıştır. Devrin durumunu,
şartlarını, halkın örf ve âdetlerini dikkate almış, işlerinde dinin
emirlerinden taviz vermemiştir. Devlet idaresinde her türlü aşırı akımlara
karşı sert bir şekilde karşı koymuştur. Gelenek ve görenekleri şeriat
hükümleriyle birleştirmeyi başararak, devlet otoritesinin sağlanmasında katkıda
bulunmuştur. Başında bulunduğu hiçbir makamı kendi menfaati ve başkalarının
hatırı için asla kullanmadığı belirtilmektedir. Özellikle batıniliği benimseyen
mutasavvıflara reddiyeler yaptı.Şeyhülislam
olarak bu vazifede kalan hayatı boyunca görevde kaldı. Osmanlı şeyhülislamları
arasında daha çok verdiği fetvalarla tanınır. EserleriOsmanlı
Devletinin hem edebiyatta hem de siyasette en ihtişamlı döneminde yaşayan
Ebussuûd Efendi ve eserleri ile ilgili dört yüksek lisans ve iki doktora
çalışması yapılmıştır. Tefsir ve fıkıhta Osmanlı bilginlerinin en büyüğü olan
Ebussuûd Efendi’nin tefsir, hukuk ve edebiyat alanlarında Arapça, Farsça ve
Türkçe yirmiden fazla yazmış olduğu birçok eseri mevcuttur. Edebi
yönü olarak Ebussuud Efendi pek çok kitabın yanı sıra şair olarak Şiirler de
yazdı. Bu
eserlerinden en meşhur olanları ise:İrşâdü’l-Akli’s-Selim
ilâ Mezâya’l-Kur’ani’l-Kerîm: Osmanlı tarihinde yazılmış ender tefsirlerden
birisidir. Maâkıdü’t-Tarrâf
fî Evveli Sûreti’l-Feth minel-Keşşâf: Zamahşerî’nin el-Keşşâf adlı tefsirinin
Fetih suresiyle ilgili bölümünün haşiyesidir.Risale
fî bahsi îmani’l-Fir’avn: Firavun’un imanı ile ilgili olup son nefesinde iman
eden kimsenin imanının sahih olduğunu söyleyen âlimlere karşı yazdığı bir reddiyedir.Galatât-ı
Ebussuûd: Halk arasında kullanılan yanlış kelimelerle ilgili bir eserdir.el-Kasîdetü’l-Mîmiyye:
Doksan beytin üzerinde olan bir kasidedir.el-Kasâidü’l-Arabiyye:
Ebussuûd Efendi’nin çeşitli Arapça kasidelerini toplayan bir mecmuadır.Münşeât-ı
Ebussuûd: Ebussuûd’un mensur yazılarından meydana gelen bir eserdir.Fetâvâ-yı
Ebussuûd Efendi: Ebussuûd Efendi’ye nisbet edilen fetvalarından derlenmiş bir
eserdir.Ma’rûzât:
Ebussuûd Efendi’nin Kanunî’ye arzetmiş olduğu fetvalardan oluşmaktadır.Duânâme:
Otuz dokuz varaktan oluşan eser duanın
tarifi, faziletleri, şartları hakkındadır. Bunlardan
başka; Kanunnâme ve Kanûnü’l-Muâmelât, Bidâ’atü’l-Kâdî li-İhtiyâcihî
fil-Müstakbel ve’l-Mâzî, Fetâvâ Kâtiblerine Tenbih, el-Fetva’l-Müteallika
bi-Beyâni’l-Vakti’l-Mutebere li’l-Hasâd ve İstihkâki’l-Gallât, Gamezâtü’l-Melîh
fî Evveli Mebâhisi Kasri’l-âmm mine’t-Telvîh, Sevâkibu’l-Enzâr fî Evâili
Menâri’l-Envâr, Hasmü’l-Hilâf fi’l-Mesh ale’l-Hifâf, Risale fî Vakfi’l-Arâzî ve
Ba’zi Ahkami’l-Vakf, Risale fî Tescîli’l-Evkâf, Risale fî Vakfi’t-Tâvahîn
ale’l-Arzi’l-Mevkûfe li’l-Gayr, Risâle fî Beyâni’l-Kaza ve’l-Kader, Tefsîru
Sûret’il-Furkân, Tefsîru Sûreti’l-Mü’minîn vb. birçok eseri daha vardır. VefatıHicri:
5 Cemazeyilevvel 982, Miladi: 23 Ağustos 1574 tarihinde İstanbul'da vefat etti.
Bu dünyadan göçerken 83 yaşını 7 ay, 24 gün geçiyordu. Cenâze namazı, İstanbul,
Fatih Camiinde devrin âlimleri, vezirler, divan erkânı ve ahali olmak üzere
büyük bir kalabalıkla eski İstanbul Kadısı ve Anadolu Kazaskeri aynı zamanda
Ebûssuûd Efendi’nin eniştesi Şeyh Habib Karamâni’nin halifesi olan Muhaşşî
Sinan Efendi kıldırmıştır. Vefatına
Sultan II. Selim Han çok üzülmüştür. Kabri Eyüpsultân’da Eyüp Cami karşısında
yaptırdığı medresenin haziresinde kardeşi Nasrullah’ın yanına defnedildi. Vakıf
ve Hayır EserleriEbussuûd
Efendi, arkasında pek çok hayır eserleri de bırakmıştır. Bunların çoğu İstanbul
ve İskilip’tedir. İskilip’te babası ve annesinin medfun bulunduğu türbenin
yanında cami ve medrese yaptırdığı gibi güzel de bir köprü inşa ettirmiştir.
İstanbul’da çeşmeler, hamamlar, konaklar yaptırmış, Sütlüce’de ünlü tefsir
kitabını yazdığı bir de yalısı vardır. HülasaEbussuûd
Efendi, Yavuz Sultan Selim, Kanunî Sultan Süleyman ve II. Selim devirlerinde
müderrislik, kadılık, kazaskerlik ve şeyhülislamlık gibi ilmî payelere ve
devlet makamlarına layık görülmüştür.Yaklaşık
29 yıl Şeyhülislâm olarak görev yapan Ebûssuûd Efendi bu süre içerisinde İslam
Dini, Ehl-i Sünnet, sünni, Hânefi hukuku ile Türk-Örfî Sûltânî hukukunu bağdaştırarak
günün ihtiyaçlarına en iyi şekilde cevap verebilecek kânunlar yapan büyük bir
hukukçudur. O devrin kânûnlarını dinin hükümlerine uygun şekle sokmuştur.
Bundan dolayıdır ki Sûltân Süleyman’a Kânûnî mahlasının verilmesinin arkasında
O vardır. Devlet
adamlığının yanı sıra büyük bir âlimdir. Kimseye verilmeyen unvanlar ona
verilmiştir. Devlet adamlığı ve hukukçuluğunun yanında çok iyi bir tefsircidir.
Asıl ününü şeyhülislamlığından ziyade müfessirciliğinden almıştır. Türk
Cihân İmparatorluğunun yeniden teşkilatlandırılmasında Kânûnî Sûltân
Süleyman’ın en büyük yardımcısı O olmuştur. Süleymaniye Camii’nin yapılışında
mihrab’ın temel taşını O koymuştur. Pasişah
Kanunî Sultan Süleyman Han kendisine çok büyük bir sevgi beslemiştir.
Ebussuûd’un hatırını sorduğu mektubuna:“Halde
haldaşım, sinde sindaşım, ahiret karındaşım, tarîk-i hakda yoldaşım Molla
Ebussuûd Efendi Hazretleri” diye başlaması ve “bende-i Hudâ Süleyman Hân
bî-riyâ” diye bitirmesi Padişah nezdinde itibarının ne kadar iyi olduğunun
göstergesidir. Kânûnî
her işini fetvâ üzerine yapmıştı. Hatta vasiyeti üzerine bu fetvâlar küçük bir
sanduka içerisinde vefâtında kabrine konulunca, çoğunu kendi yazdığı bu
fetvâlar üzerine Ebûssuûd Efendi; “Sen kendini kurtardın, benim hâlim nice
olacaktır” demekten kendisini alamamıştır. Kânûnî’nin
hemen hemen bütün seferlerine yanında götürdüğü Ebûssuûd Efendi, Sûltân
Süleyman’ın cenaze namazını da bizzat kıldırmıştır. Kânûnî’den
sonra Emevî ve Abbasî’ler döneminde asırlarca İslâm toprağı olduktan sonra
Bizans’ın eline geçen Kıbrıs’ın 1571’te fethi için fetvâyı da O vermişti. Şeyhülislâmlık
yaptığı Osmanlı'nın en kudretli döneminde Ebûsuud Efendi Eyüpsultân’da bir de
medrese yaptırmıştır. “Yazılı Medrese” diye tarihe geçen ve günümüze kadar
gelen bu medreseye o dönem Ebûssuûd Efendi’den fetva almak için oluk oluk
insanların yanı sıra cinler de gelirdi. (Günde bâzen 1400 civarında fetvâ
verdiği olurdu.) Çünkü
Ebûssuûd Efendi müfti'yüs-sakaleyn’di yâni insanların ve cinlerin müftüsü. O
hepsinin sorularını ayrı ayrı cevaplandırır istedikleri fetvâyı verirdi. Cinler
unutkan olduklarından sorularını unutmamak için duvarlara yazarlardı. Bundan
dolayı yazılı medrese denmiştir. Arap ve Hint harflerine benzeyen ve kimsenin
okuyamadığı bu yazıları, Vali Fahrettin Kerim Gökay insanlar korkuyor
gerekçesiyle üzerlerini sıvattırmıştır. Bir
ilim adamı olarak çizgisinden ödün vermeden doğru bildiklerini söylemeye şiar
edinmiş, maddi menfaat hesabı içine girmemiştir. Bu nedenle Kanunî’de olduğu
gibi, II. Selim tarafından da büyük saygı gören Ebussuûd Efendi, III. Murad ve
III. Mehmed devirlerinin de başlıca ilim adamlarının hocası durumundadır. Dinî
hükümleri çok iyi bilen, sağlam karakterli, kimseye haksızlık etmeyen, hatır
için asla konuşmayan gayet tedbirli bir âlimdi. Devrin şartlarını, halkın örf
ve âdetlerini dikkate alır, işlerinde dinin emirlerinden asla taviz vermezdi.
Devrin geleneğine uyarak Türkçe ve Arapça bazı şiirler yazmıştır. Yazmış olduğu
şiir, mersiye ve tebriknâmelerde dili ustaca kullanmıştır. Netice
itibariyle günümüzde Esenler sınırları dahilinde olan, Metris, Müderris Köyünde
doğduğu bazı kaynaklarda geçen Şeyhülislam Ebussuud Efendiyi hayırla yad
ediyoruz. Günümüzde ve yeni nesillere yapılacak programlar ile layıkıyla
tanıtılması gerektiğini düşünenlerdeniz. Bu
vesile ile bizlere bu cennet vatanı emanet eden ecdadımıza Mevla C.C. cümlesine
rahmet eylesin. Mekanları cennet olsun. Allah-û Teâlâ şefaatlerine nâil eylesin
inşaallah. Rahmet ve şükranla anıyoruz. Kalın sağlıcakla. Selam ve dua ile… Kaynaklar ve
Bağlantılar:Beytullah Yıldırım Esenler AraştırmalarıİAA 1991: 14/12Akgündüz 1994: 10/367; Avcı 2008: 13Düzenli 2007: 34 ©️ Beytullah YILDIRIM / Esenler Araştırmaları©Yerel Tarihçi Araştırmacı Yazaresenlerarastirmalari@gmail.com İstanbul / Esenler 29.05.2024